20 Ocak 2012 Cuma

Kürt açılımı devam etmeli mi? - ANKET

AKP hükümeti, Habur'da kesintiye uğrayan "demokratik açılım" sürecini yeniden başlatma kararı aldı. Sizce 'açılım' devam etmeli mi? Kürt sorunu bu şekilde çözüme kavuşur mu?

Yorum yazmak ve görüşlerinizi paylaşmak için TIKLAYIN



Capturetr
yakamoz01 friend

Erdoğan, Cantor'ı ağırladı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Temsilciler Meclisi Çoğunluk Lideri Eric Cantor'u kabul etti. Görüşme basına kapalı olarak gerçekleşiyor.



Capturetr
yakamoz01 friend

Şikeyi bitirecek formülü açıkladı

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, bir yandan sportif konular üzerine yoğun bir mesai yürütürken, Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde spor medyasıyla buluştu. Burada yaptığı konuşmanın yanı sıra, gelecek yıl devreye girecek olan UEFA kriterleri ve kulüplerimizin mali tablolarıyla ilgili Bugün gazetesine önemli açıklamalarda bulundu.

Bilindiği üzere birçok kulüp mali sıkıntı içinde ve UEFA yeni dönemde kriterlere uymayan borçlu kulüplerin puanlarını silmenin yanı sıra, ihraca kadar yaptırım uygulayabilecek.

Kılıç, bu konudaki soruya, kulüplere önerilerde bulunarak yanıt verdi:

“UEFA'nın mali fair play uygulaması yakında uygulamaya girecek. Buna tüm kulüplerimizin riayet etmesi, kendilerini ayarlamaları gerekiyor. Aksi takdirde Türk sporunun en büyük sorunlarından birisi olan, finansal sorunları aşmamız mümkün olmayacak. Kulüplerimiz harcadıkları paraya dikkat etsin. Türk futbolu UEFA'nın uygulamasına tam anlamıyla adapte olursa, kara para-şike gibi unsurlarında önüne geçilmiş olunur. Çünkü şeffaf idare edilmeleri sağlanır. Mali fair play, hangi parayı, nereye, nasıl yaptıklarının rahatlıkla görülmesini sağlayacak. Teşvik edici olacak.

BİZ, SİVİL ÖRGÜTLERE TFF, KULÜPLERE DANIŞIR

Bakan Kılıç, UEFA'nın Türkiye'daki olaylarıyla ilgili yaptığı son açıklamasına da değindi. UEFA'nın özerlik vurgusu yaptığını belirtti. Kılıç, “Federasyona saygı duyduklarını belirttiler. Biz de siyaset kanadı olarak özerkliğe dikkat ediyoruz. Yapacağımız veya yaptığımız açıklamalar futbola müdahale anlamı doğurmamalı. TFF'nin yardımcısı, tavsiye makamı Kulüpler Birliği'dir. Son toplantıları gayet yararlı oldu. Biz bile siyasette karar alırken, sivil toplum örgütlerine danışmadan yapamıyoruz. TFF de kulüplerine danışacaktır. Sorun bir ya da birkaç kulübün değil, tüm futbolundurî dedi.

KULÜPLER YASASI TASLAĞI DEĞİŞİYOR

Suat Kılıç, Kulüpler Yasası'nın hazırlık metninin değişeçeğini belirtti. “Kulüpler Yasası için daha önce iki kez metin hazırlanmış. Yasalaşmadan önce modernize edeceğizî ifadesini kullandı. Daha önce de güneme gelen ancak henüz yasalaşmayan yasa hazırlığının içinde, yöneticilerin, kulüp bütçelerinin ancak belli bir kısmını transfere harcamaları öngörülüyordu. Çıkacak olan yasada bu unsurun olup olmayacağı henüz belli olmazken, yöneticilerin, her zaman eleştiri konusu olan transfer harcamalarına ilişkin hesap verir duruma gelmeleri bekleniyor.

BEŞİKTAŞ'A BAKAN DESTEĞİ

Bakan Suat Kılıç, Beşiktaşlılar'ı sevindirecek bir açıklama yaptı. “Şampiyon olmuş ama yeni stadı olmayan tek kulüp olarak Beşiktaş kaldı. Trabzon'a yapılacak. Bursa da öyle. Galatasaray ve Fenerbahçe'nin var. Beşiktaş'ın, yeni stadını aynı yere yapma isteğini saygıyla karşılıyorum. Hak veriyorumî dedi.

TÜRK MÜTEAHİTLERİ DAHA İYİSİNİ YAPAR

Spor Bakanı Suat Kılıç, olimpiyatların artık ana gündem maddesi olması gerektiğinin altını çizdi. “Adaylık başvurusu bizzat o ülkenin başbakanı tarafından imzalanan ve uluslararası kamuoyuna bizzat ülkenin başbakanı tarafından adaylığının başvurusu yapılan tek ülkenin Türkiye olduğunu biliyorumî dedi. Bunun milli bir mesele olduğuna vurgu yaptı. 18 bakanlığın, İstanbul'da 100'ü aşkın kişinin adaylık dosyası için çalıştığını belirtti.
Olimpiyatların alınması durumunda, dünyanın en iyi tesislerinin İstanbul'da yapılacağını savunan Kılıç, “İngilizler, olimpiyat köylerinin fotoğraflarını dünyaya servis etti. Bu fotoğrafları gördük. Türk müteahitlik hizmetleri dünyada Çin'den sonra iki numara. Benim, Türk müteahitlik sektörüne güvenim sonuzdur. Dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun, onlardan, İngilizler'den hatta Çin'den daha daha iyi tesisler yapacaklarına inanıyorum. Daha iyisini yaptık, daha iyisini de yapacağızî dedi.

Kılıç, “On yıl sonra Türk sporunu şöyle görmek istiyorum; spor halka tam anlamıyla inmiş olmalı. Herkese spor yaptırabiliyor hale gelmeliyiz. Bunu ne kadar başarırsak, sportif başarımız o kadar artacaktırî dedi.

GURURUM VÜCUT DİLİME YANSIYOR

Bakan Suat Kılıç, Mersin'de yapılacak olan Akdeniz Oyunları ve ülke genelinde inşa edilecek 18 yeni stat için şunları söyledi:

“Avrupa ülkeleri emekli maaşını ödeyemezken, Türk ekonomisinin spor alanına büyük yatırımlar yapabiliyor olması gurur verici bir duygu. Yunanistan, Akdeniz Oyunları'nı kriz nedeniyle geri verirken, üstelik 4 yıl da geçmişken, biz bu organizasyonu talip olduk. Oyunlar Köyü ve stat-salon yapımı için düğmeye bastık. Ataköy'deki atletizm şampiyonası için hazırlanan salon 18 gün içinde büyük bir hız kazandı. İlk gittiğimizde tabanı hafriyatken, şimdi koltukları bile takılı. Spor Müdürlüğümüz'ün yatırım bütçesi bu dönem yüzde 73 arttı."

“İrlanda, İzlanda gibi ülkeler yönetilemezken, komşumuz ,Yunanistan'ın hali ortadayken, Fransa bile Almanya'ya teslim olmuşken, bu ülkenin gücü spor yatırımlarıyla kendisini gösteriyor. 18 ile stat yapıyoruz. (Bu konu açılacak) 1.5 milyar lira para demek. Bu rakam çok büyük. Bunları anlatırken duyduğum gurur, vücut dilime yansıyor. Her ilde her stadın önünde fotoğraf çektirilorum. Niye? Çünkü o statlar yıkılacak, yenileri yapıacak. O fotoğraflar son olacak. Hatıra fotoğrafı olarak kalacak. 18 stadın yanında 4 tane daha var. Bursa, Konya, Çorum ve Kayseri. Oradaki belediyelir protokolleri kendileri yapmak istedi. İzin verdik. Ama statlar yeni devletin.î

Kılıç, ilginç bir konuya da değindi. Spor salonlarındaki 'KAPALI' ifadesinin kalkacağını belirtti. “Salon kelimesi zaten bizim dilimizde 'kapalı alan' anlamı taşır. Salonların önündeki tabelaları bırakın, resmi yazışmalara bile böyle girmiş" diye konuştu.

CEZALAR HAFİFLEMEDİ

Kılıç'ın değindiği konulardan birisi de değiştirilen yasaydı. Bakan Kılıç, “Şike yasası olarak bilinen ancak adı Sporda Şiddet ve Düzensizliği Önleme Kanunu olan yasadaki değişiklik yanlış anlaşıldı. Cezalar 1 yıla düşürülmedi. 1 ile 3 yıl arasında bir ceza söz konusu olmakla beraber, başkan ve yöneticiler için ağırlaştırma söz konusu. Cezaların ertelenmesi ve paraya çevrilmesi de mümkün değil. Avrupa normlarındaî dedi.

BENİM BİLE SON DÖNEMİM

Bakan Kılıç Dolmabahçe'deki açıklamalarını şöyle noktaladı: “Sporda 81 ilin müdürlüklerinde değişim yapılması, yeni bir heyecan için de gerekliydi. Belki en çok eleştirildiğim konulardan birisi bu ama bazı arkadaşlarımız 12 yıldır aynı görevdeydi. Benim bile siyasetteki son dönemim. Genç adamım, devam edebilirim diyebilirdim. Ama insan verimliliğinin sürdüğü yere kadar görevde olmalı. Önceki Gençlik ve Spor Gene Müdürümüzle oturduk, kurum içi performans tablolarını inceledik. Böyle karar verdik. Değişen müdür sayısı da 50 oldu. Geri kalanı sadece kendi içinde değişti. Yani bir ilden başka ile geçti.î

UEFA Kriterleri Yaptırımları

1) İhtar
2) Para cezası
3)Transfer yasağı
4) Puan indirimi
5)Lisans verilmemesi
6)Küme düşürme
7)Tescil iptali



Capturetr
yakamoz01 friend

19 Ocak 2012 Perşembe

18 Enjektöre Toplatma


Piyasa Gözetimi ve Denetimi Dairesi Başkanlığı'nca yürütülen denetimlerde tespit edilen, kullanıma uygun olmayan ürünlerle ilgili üretici firmalara para cezası kesildi.

İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü'nün internet sitesinden yapılan açıklamada "2011 yılı içerisinde enjektörlere yönelik yürütülen çalışmalarda 9 firmaya ait 18 ürünün, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı'nca yapılan analiz neticesinde uygun bulunmadığı anlaşılmıştır" denildi.

TEMİZLİK TESTİNİ GEÇEMEMİŞ

Ürünlerle ilgili internet sitesinde yer alan listede, enjektörlerin neden toplatıldığı da belirtildi. Listeye göre, toplatılan enjektörler "Temizlik, kusursuzluk, emiş esnasında hava ve su sızdırmazlığı, iğne ucunun keskinliği ve pürüzsüzlüğü" gibi testleri geçemedi.



Capturetr
yakamoz01 friend

Dedesini Gasp Etti!

İddiaya göre, H.İ.S. (20), arkadaşları A.A. (20) ve H.A. (20) ile birlikte dün akşam Siyaser Mahallesi'nde yalnız yaşayan 90 yaşındaki dedesi Mustafa Ünlü'nün evine gitti. Havanın karanlık olmasından yararlanarak eve giren A.A. ve H.A, yaşlı adamın ellerini tutarak ağzını ve gözünü kapattı. Yaşlı adamın etkisiz hale getirilmesinin ardından torunu H.İ.S. de eve girdi ve dedesinin paraları koyduğu yastığının altından 100 lirayı alarak evden ayrıldı. Diğer iki kişi de kaçarken, yaşlı adam bağırarak yardım istedi.

Evin yakınlarında bulunan torun H.İ.S., hırsızları kovalar gibi yaparak durumu polise bildirdi. Olay yerine gelen ekipler, yaşlı adam ve torunundan zanlıların eşkallerini tarif etmesini istedi. H.İ.S'nin şahısların eşkallerini verirken çelişkili ifadeler vermesi polisi kuşkulandırdı. Durumdan şüphelenen polis, H.İ.S'yi gözaltına aldı. Emniyet Müdürlüğü'ne götürülen H.İ.S, yapılan sorgulamada dedesinden para alabilmek için arkadaşları A.A. ve H.A. ile birlikte olayı gerçekleştirdiklerini itiraf etti.

Bunun üzerine ekipler H.İ.S'nin arkadaşları A.A. ve H.A'yı da kısa sürede yakalayarak gözaltına aldı. İfadeleri tamamlanan zanlılar, Karaman Devlet Hastanesi'nde sağlık kontrolünden geçirildikten sonra adliyeye sevk edildi. Şüphelilerin yılbaşından önce de bir eve girerek hırsızlık yaptıkları belirlendi.



Capturetr
yakamoz01 friend

'Yaman Çelişki'

20 Aralık’ta KCK operasyonu kapsamında tutuklanan Dicle Haber Ajansı muhabiri Çağdaş Kaplan, varolan tutuklamaların ve yöneltilen suçlamaların salt mesleğinden dolayı oluşturulan delillerden ibaret olduğunu ifade ederken bir yandan da sürdürülen operasyona cansiperane kılıf uydurmaya çalışan ana akım medyanın Uludere katliamında susmasını eleştiriyor.

Kaplan’ın cezaevinden meslektaşlarına gönderdiği “Yaman Çelişki”  başlıklı mektubu şöyle:

Son günlerde, ‘KCK’ adı altında yürütülen, 35 Kürt gazetecinin tutuklanması ile sonuçlanan operasyonun ve gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener’in de yargılandığı ODA TV davasının duruşmasının ardından yaygın medyada tartışılan, köşelere taşınan gündemlerden birisi ‘Tutuklu Gazeteciler’ tartışması.

TGS ve birçok uluslararası gazeteci örgütünün son operasyon ardından açıkladığı tutuklu gazeteci sayısı 100’e yaklaşırken, Adalet Bakanlığı’nın ‘8 gazeteci’ tutuklu açıklamasındaki ısrarı ise ‘şaşırtıcılığını’ korumaya devam ediyor. Yaygın medyada tutuklu gazeteciler üzerine yapılan tartışmalar ise bazen Adalet Bakanlığı’nın yaptığı şaşırtıcı açıklamalardan bile daha şaşırtıcı ifadelere sahne oluyor. Kimi meslektaşlarımız tartışmalarını “onlar gazetecilik faaliyetinden dolayı değil örgüt üyeliğinden tutuklular” gibi absürd bir yönde sürdürürken, kimi gazetecilerin Türkiye’de gazetecilik faaliyetinin yürütülmenin (haber yazmanın, haber takibi yapmanın vb.) dahi örgüt üyeliğine polis fezlekeleri sayesinde delil yapılmasını açığa çıkarma çabaları ise maalesef ki sonuçsuz kalıyor.

Cezaevinde kısıtlı imkanlarla izleyebildiğimiz, tartışmalarda ise insanın aklına şu sorular takılıyor: Bir gazetecinin tutuklanmasının ardından ‘tutuklu gazeteci’ sıfatı ile anılması için hangi suçu işlemiş olması gerekir? İkinci soru ise şu; Hakkında açılan ve tutuklanmasına sebep olan bir soruşturma kapsamında delil olarak sayılan bir gazetecinin, yaptığı haber, ‘örgüt adına faaliyet yürütmek’ suçu mudur?

ACABA BİZ KİMİZ?

Gelgelelim bizim durumumuza. Cezaevinde tutuklu bulunan bir gazeteci olarak yürütülen tartışmaların ardından şu soruyu soruyorum şimdi kendime: ‘Acaba biz tutuklu gazeteci miyiz yoksa örgüt üyesi mi?” Gerçeği soruşturmanın ayrıntılarında birlikte aramaya çalışalım.  Savcılık sorgusu aşamasında önüme ilk konulan delil “İmralı’da sessizlik sürüyor” başlığıyla yayınlanmış haberim oldu. Merak ediyorum; devlet yetkililerinin PKK temsilcileri ile yaptığı görüşmelerin basına yansıdığı bir süreçte gözlerin çevrili olduğu İmralı’da 150 günü aşkın süredir Öcalan ile avukatlarının çeşitli gerekçelerle neden görüştürülmediği sorusu üzerine haber yapmak acaba gazetecilik faaliyeti mi yoksa “örgüt içerisinde faaliyet yürütmek” suçu mudur?

Gelelim soruşturma dosyasına eklenen ikinci ilginç iddiaya. Kamuoyunda ‘puşi davası’ olarak bilinen davada yargılanan Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgül’ün telefon rehberinde cep telefonu numaramın kayıtlı olması. Tekrar soralım o zaman; bir gazetecinin haber kaynaklarına telefon numarası vermesi acaba ‘gazetecilik faaliyeti mi’ yoksa ‘örgüt üyeliği mi’ (Ki Galatasaray Üniversitesi’nde öğrenci ve benim de tanıdığım bir arkadaşımsa) Ve bende Kırmızıgül hakkında bir çok haber yaptım, yapmaya da devam edeceğim.

Üçüncü delil ise çok daha ilginç. Adliyede KCK operasyonları kapsamında gözaltına alınan BDP’li siyasetçilerin adliyeye sevk edilmesinin ardından takip ettiğim haber. Haber takibi yaptığım sırada beni yayınlanmış haberlerdeki imzalarımdan tanıyan bir gazetecinin haber programına canlı yayın bağlantıyla katılarak haber ayrıntılarını canlı yayında gazeteci olarak aktarmak mı şimdi gazetecilik faaliyeti yoksa örgüt üyeliği midir acaba.

Karşıma son delil ise bu kez ilginç değil komik. Taksim’de siyasi partilerin  ve STK’ların bir protesto gösterisi sırasında haber takibi yaparken polis tarafından çekilmiş bir fotoğrafım. Sıkılmadan yine soralım. Bir gazetecinin, bir basın açıklamasını onlarca meslektaşı ile birlikte elinde not defteri ve fotoğraf makinesi ile  izlemesi gazetecilik faaliyeti midir yoksa örgüt üyeliği mi?

Bunların hemen hemen aynıları tutuklanan gazeteci arkadaşlarımızın soruşturma dosyalarında delil olarak gösteriliyor. Örneğin gazeteci Ömer Çelik’in Van depreminin ardından ailesini kaybetmiş küçük bir çocuğun hikayesini haberleştirmesi örgüt üyeliği mi gazetecilik faaliyeti mi? Şimdi de medyada yapılan tartışmalarda  “Gazetecilik faaliyetinden dolayı tutuklu değiller” diyenler deneyimli meslektaşlara soralım. “Biz kimiz acaba gazeteci mi yoksa örgüt üyesi mi?” Bu soruya ne cevap verecekler merak ediyoruz.

ACABA ‘ONLAR’ GAZETECİ Mİ?

Tartışmaya bir de şu noktadan bakmak gerekmez mi? Şırnak Uludere’de 35 sivil yurttaşın yaşamını yitirdiği vahim olayın ardından 20 saat sessizliğini koruyan, patronlarından ve koltuklarını kaybetmekten korktukları için, tek kelime etmeyenler, yaşanan katliamın vahametini kamuoyundan gizleyenlerin takındıkları tavır acaba ‘gazetecilik faaliyeti midir’ yoksa, ‘3 maymunu oynamak mıdır?’ Ya da şöyle soralım ‘onlar’ gazeteci midir?

Bir de şu soruyu ekleyelim: 35 sivil yurttaşın yaşamını kaybetmesinin ardından anı anına gerçekleri yazan gazetecilerin haberleri yarın haklarında açılan soruşturma kapsamında örgüt üyeliği için delil yapılabilir mi?

Birileri  Türkiye’nin siyasi atmosferinde gerçeklerin yazılmasından rahatsız olmuş anlaşılan. Gazeteciler son operasyonların hedefi oldu. Ama o gazetecilerin ölümle, tehditle, işkenceyle, baskıyla, yasakla, davalarla bitirilemeyen Özgür Basın geleneğinin gazetecileri olduğunu bir an olsun akıllarından çıkmıştı. Gözaltına alınırken ‘Tarih sizi de yargılayacak”, “Biz yazmaya devam edeceğiz” derken gazeteciler, onların dışarıdaki arkadaşlarının “Susturamayacaksınız” manşeti ile gazetelerini çıkarmaya devam etmesi de bu operasyonunun sonunu getiren, boşa çıkaran en güzel cevap oldu. Aslında bu yıllardır devam eden büyük bir kapışma. Gazetemizi bombaladılar ertesi gün “Bu ateş sizi de yakar” manşeti ile çıktı. Dünün Türkiye’sinde bunun adı “Kontra zihniyete karşı Özgür Basın” iken şimdiki ismi ise İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in “Bir de terörün arka bahçesi var. Bunlar terörü resimle tuallere, şiirlere, kitaplarla, köşelerinde gazetelere yansıtıyorlar” ifadelerini kullandığı açıklamasındaki zihniyete karşı gazeteci arkadaşımız Abdurrahman Gök’ün ifade ettiği gibi “Gerçek habercilik kaygısı duyarak çalışan, görevi ApeMusa’lardan, Mazlum Erenci’lerden devralan Özgür Basın çalışanı gazetecilerin kapışması.”

Tutuklu DİHA Muhabiri



Capturetr
yakamoz01 friend

Balon yere çakıldı: 11 ölü

Yeni Zelanda'nın kuzeyindeki tarım kasabası Carterton yakınlarında, yolcu taşıyan sıcak hava balonunun düşmesi sonucu 11 kişi öldü.

Olay, başkent Wellington'ın 80 kilometre kuzeydoğusunda meydana geldi.

İngiliz basınından The Mirror'da yer alan habere göre; Wellington Bölge Komutanı Mike Rusbatch, balonun yere yaklaştığı sırada düştüğünü, 1 pilot ve 10 yolcunun hayatını kaybettiğini belirtti.

Rusbatch, olayın sebebiyle ilgili henüz ayrıntılı bilgi bulunmadığını ancak hava koşullarının çok iyi olduğunu kaydetti. Görgü tanıkları da düşmeden önce balondan alevler yükseldiğini gördüklerini bildirdi.

Kaza, Yeni Zelanda'da son 33 yılda gerçekleşen en ölümcül hava kazası olarak kayıtlara geçti.

1979'da, ülke tarihinin en büyük uçak kazasında ise 257 kişi yaşamını yitirmişti.



Capturetr
yakamoz01 friend